loading...

Dini Bilgiler

GÖZÜMÜ HARAMDAN NEDEN ALAMIYORUM?

By  | 

Ne Olacak ki Belâsı

loading...

“Allah, art niyetli bakışların ve kalblerin gizlediğini bilir.” (Mümin, 40/19)

loading...

Çok şeyler olur.
Çok şeyler zaten oldu.
Pek çok şeyler var ki, çoktan bitti, yok oldu.

Tıpkı elinde kibrit tutan veledin, koca köşk yanmadan önce; ‘ne olacak ki’ demesi gibi, küçük görülen davranışların netice- sinde nice hayatlar var ki, çoktan yandı, bitti, kül oldu.

Her insan âdeta kristalden bir saray. Kıymetli, lâkin nazik sa- raylar… Hoyratlığa, vurdumduymazlığa, ‘adam sen de’ciliğe ta- hammülü olmayan nadide yapılar… ‘Ne olacak ki’ler ise onun en büyük düşmanı. Koca bir yıllık mahsülün bulunduğu harmanı, bir kibrit çöpüyle ateşe vermek gibi; ‘ne olacak ki’ demekle ufak görülen bir günah neticesinde bütün bir hayatın mahsülünden ol- mak ihtimali var.

Bir düşünelim beden sıhhatimiz söz konusu olduğunda hiç; “Ne olacak ki; küçücük bir mikrop veya virüs. Bana ne yapabilir?” diyebiliyor muyuz. Zira hepimiz çok iyi biliyoruz, öyle mikroplar

ve virüsler var ki kanımıza bir karıştı mı, vücudumuza bir yerleşti mi, kurtuluşumuz neredeyse mümkün değil.

İsmi ölümle birlikte anılan pek çok mikrop ve virüs mevcut. Bu tür öldürücü mikrop ve virüslere karşı en etkili savaş yönte- mi, şüphesiz onları vücut sınırımızdan içeri hiç sokmamak. Hatta sıhhatimizi korumak adına, bu tür virüslerin olabileceği yerlerden mümkün olduğunca uzak durmak en mühim bir esas olsa gerek.

Peki, manevî vücudumuz, kalbimiz, ruhumuz hatta nefsi- miz için zararlı, felç edici hatta öldürücü olan virüsleri tanıyor muyuz? Kalbimizi karartan, ruhumuzu solduran virüslere kar- şı ne kadar duyarlıyız? Ehemmiyet verilmez, tedavi edilmez, hastalığa sebep olan koşullar aynen devam ettirilirse, en ufak bir nezlenin gribe, gribin zatüreye, zatürenin ölüme yol açması gibi; küçük gördüğümüz, tevbe edip temizlenme yoluna girme- diğimiz günahların da bizi manen yere sermesi hatta öldürmesi mümkün.

Hakikî tevbe edilirse, büyük günahların büyük kalamayacağı, tevbe edilmez ise de küçük günahların küçük sayılamayacağı söy- lenir. Zira her hastalıkta ölüme açılan bir yol olabileceği gibi, her günahta da küfre giden bir yol vardır. Toplum içinde işleyemeye- ceği bir günahı yalnızken işleyen bir insan, başkalarının o günahı görmesinden hâsıl olan sıkıntıdan dolayı (o günahtan hemen tev- be etmezse) muhtemeldir ki, onu gören meleklerin aslında olma- dığına inanmak isteyecektir. Belki imanın şartlarından olan böyle bir rüknün inkârına kadar varacaktır. Sinekten korkup, yılanın ağzına düşmek gibi, küçük bir günahta ısrarın neticesinde (Allah korusun) imansızlığa kadar yol açılabilecektir.

Hatta günah işleyen kişi belki hesap günü dahi olmasın iste- yecektir. Belki daha da ileri gidecek o utanılacak hâllerinde her an onu gören bir Rabbin bulunmamasını dileyecektir. Yahut günahta da ısrar ettikçe, yaptığının günah olmasının ona ağır

gelmesinden dolayı, haramı haram saymamaya başlar. Haram eden emrin inkârına varacak, pek tehlikeli bir yola girecektir. Gö- rüldüğü gibi bir tek günahta, eğer tevbe ile çabuk temizlenilmez- se insanı küfre götürebilecek pek çok yol mevcuttur.

Aslında ona o günahı işleten şeytanın asıl amacı da budur. Tevbe kapısını kapalı göstermekle, önce ibadetsizliğe sonra inkâra kadar giden yolu açmak. Yoksa tevbe edilip, pişman olunmakla Rabbe yüz dönülen bir günah, şeytan için ilk golü attıktan sonra üç gol yenilen bir maça benzer. Ve şeytan için elde edilmiş bir netice yoktur.

Bu noktada akıldan çıkarılmaması gereken, Rahmet’in kıyısız bir okyanus olduğudur. Her günah (lakayıtlığa varmamak şartıy- la) bin kere de işlenilse o okyanusta temizlenebilecektir. Hâşâ, Rahmet bir kap su değildir ki bizi bir kere temizlemekle kirlenmiş olsun. Ancak şeytan günah işleyen adama 40 kapılı bir sarayın açık olan 39 Rahmet kapısını değil, kitli görünen tek bir kapısını göstermekle buraya giriş yoktur der. Ve böylelikle kendisine ebe- di helaket yolunda bir yoldaş daha edinmeye çalışır. Ne yazık ki insan çok kez aldanır.

Peki, çözüm nedir?

Öncelikle hiçbir günahı küçük görmemek, yani asla ‘ne ola- cak ki’ dememek.

Mayınlı tarlada yürüdüğünü bilerek hareket etmek.
Dikkat etmek ‘bir bakma, bir dokunma, bir öpme, bir tatmada batmamak’.

Kalben arzu edilmeyen o günah işlenilse de hemen tevbe etmek, devam etmemek, devam edilse de ümitsizliğe kapılma- mak.

Tedavi adına ondan başka kapı bulunmayan ve her daim kulunun dönüşünü gözleyen Rahman’ın kapısına çok çabuk iltica etmek, sığınmak, şefkatine Resûlünü şefaatçi yapmak.

Ve aynı hataya düşmemek için uyanık kalmak, günahla araya mesafeler yığmak ve onunla bizi buluşturan yolları kesmek.

Değil o günaha girmek, o günaha giden yollara dahi müm- künse bir daha adım atmamak.

loading...