loading...

Dini Bilgiler

Harama Bakma Tiryakiliği

By  | 

Cerîr b. Abdillah (radıyallahu anh) şöyle buyuruyor:,

loading...

Resûlullah’e (sallallahu aleyhi ve sellem) ansızın görmenin hükmü- nü sordum.
– Hemen gözünü başka tarafa çevir, buyurdu.

loading...

Önce bilmek gerekir ki harama bakmak bir tiryakiliktir. Sigara içen birisiyle konuşsanız size bu mereti kendi arzusuyla, bilerek ve isteyerek içtiğini söyleyecektir. Ancak kazın ayağının pek de öyle olmadığı Ramazan’da iftar sofrasında eller sudan da önce sigaraya gidince anlaşılır. Zira sigara kullananın o merete karşı iradesi çoktan elinden gitmiştir.

Hele kullanılan alkol veya uyuşturucu gibi çok daha etkili maddeler ise kullanıcının iradesi tamamen felç olmuş demektir. Zira alkolik bir şahıs için, kabul etse de etmese de, bulunduğu yerde alkol varken onu kullanmama gibi bir ihtimal söz konusu değildir. İlk denemelerin tatlı görünen sarhoşlukları çoktan geri- de kalmış ve kullanıcı çoktan “bağımlı” vasfını kazanmıştır.
Bütün bunları neden anlatıyoruz. Çünkü bütün haramlar ben- zer özellikler taşır. Dedikoduyu ve gıybeti çok yapan bir insan belki farkında değildir ancak, birilerinin hayatı hakkında ileri geri konuşmasa çatlayacak hâle gelecektir. Zira o, bir ölü eti yeme bağımlısıdır. Tıpkı kumar, at yarışı oynayan kişinin ayağının kendi kendine kumarhaneye gittiği gibi… Bütün bunlar günahlara dair ilk çalımlı hamlelerde kendini göstermeyen acı gerçeklerdir. An- cak belli bir noktadan sonra dönüş çok zordur.

Harama bakmak da, hiç şüphe olmasın aynen böyle bir illettir. İlk masum görünen bakmalardaki yüz kızarıklıkları bir perdenin yırtılması gibi tesirini kaybettiğinde, insanın vicdanî uyarıcılarının sesleri artık duyulmamaya başlar. Netice olarak gözü haram helâl tanımadan bakma müptelâsı olmuş bir kişiye, bir gün boyunca ayakucuna bakarak yürümesi karşılığında çok büyük hediyeler de vaat etseniz bunu başarma ihtimali yok gibidir. Çünkü tehlikeli eşik çoktan aşılmıştır.

Bunu tıpkı bir el veya ayak bileğinin çıkmasına benzetebiliriz. Bir kere çıktığında yerine çabuk oturan el, ikinci kez aynı yerden çıktı- ğında tutması daha zor bir hâl almıştır. Üçüncü, dördüncü, beşinci çıkmalar ise bileği adeta yalama hâline sokacaktır ki, ne kadar oturt- sanız da en ufak bir zorlamada bilek yerinden kayıp çıkacaktır.

Göz için de aynı şeyler söylenebilir. Alışan gözü alıkoymak çok zordur. Bakan farkında değildir lâkin o artık bir bakma ba- ğımlısıdır. Yanından geçtiği her karşı cinse doğrudan veya kaça- mak bir şekilde mutlaka nazar etmek arzusundadır. Güya gözünü kaçırsa da göz ucu mutlaka bir yerlere takılacaktır. Zira kalp gözü tam kör olmasa da çoktan şaşı olmuştur.

Elbette bu bağımlılıkta da çok dereceler vardır. Günde iki üç si- gara içenle, iki üç paket içen bir olmayacağı gibi bakma müptelâları arasında da farklar vardır. Ama bu müptelâların hepsi her gün dün- yasını daha bir karartıcı olan, acı veren bir tesirin altındadırlar.

Belki en üzüntü verici olan da pasif içicilerin durumudur. Yani bakmak istemediği halde bakmak zorunda kalanların du- rumu. Toplumsal konumları gereği harama bakmak durumun- da kalanların hâli, dumandan etkilenenlerin hâline benzetilebilir.

Ameller niyetlere göre olsa da tesir altında kalmamaları düşünü- lemez. Ne diyelim ahirzaman…

Ancak bugün için en kötüsü, sigaraya göre içkiye, uyuşturu- cuya benzetebileceğimiz, erotik ve pornografik yayınlara olan müptelâlıklar olarak görünmektedir. Bunlar manevî hayat itiba- riyle çok daha öldürücü hem de kurtulması çok daha zor müp- telalıklardır. Bu yayınlarla gençlik ve çocukluk yaşlarında karşıla- şanlar şüphesiz en derin ve yıkıcı tesir altında kalanlardır.

Çocuk yaşta hatta annesinin karnında içkiyle tanışan bir ma- sumun içki bağımlısı olma ihtimali ve korumasız bünyesiyle bu bela karşısındaki durumu neyse, çocukluk ve gençlik yaşlarında erotik ve pornografik görüntülere maruz kalan bir beynin ve kal- bin de durumu aynıdır. Bu şahsın yetişkin olduğunda bağımlı ol- maması düşünülemeyeceği gibi, bağımlı olduğunun farkına var- ması da neredeyse mümkün değildir. İnternet kafelere gitmeden duramayan bu neslin genç ergenleri buna en net örneklerdir.

Bakmadan duramayan bu insanların rehabilitasyonu için en az al- kol bağımlılığı gibi çok ciddî tedavi yöntemlerinin geliştirilmesi şart görünmektedir. Zira bu derecedeki bağımlılık bileğin çıkmasından çok, kırılmasına benzetilebilecektir. Aynı yerden sayısız kez kırılan bir kemiğin tuzla buz olması gibi genç yaştaki birçok saf dimağ bu- gün erotizmin ve pornografinin çekiçleri altında âdeta ezilmektedir.

Bilindiği üzere bağımlıkların tedavisinde öncelikli olan ba- ğımlının bağımlı olduğunu kabul etmesi ve tedaviye ihtiyacı ol- duğunu fark ederek tedaviye gönüllü olmasıdır. Ama bu hastalık bağımlılık düzeyinde olduğundan, oto kontrol mekanizmalarıyla halledilebilecek seviye çoktan aşılmıştır. Bağımlı kişi günaha karşı koyma hususunda ne kadar istekli olursa olsun kendi başına bu işin altından kalkması mümkün değildir. Bu yüzden oto kontrol haricinde çevre kontrol mekanizmalarına da mutlak ihtiyaç bu- lunmaktadır.

Öncelikle çevre değişikliği şart görülmektedir. Alkol almaması gereken birisi için öncelikli şart, alkolsüz ortamda bulunması ol- duğu gibi, bu tür müptelalıkların tesirindeki fertler için de, istek gerekli olmakla birlikte, (ileriki bölümlerde bu konuları daha et- raflı ele almaya çalışacağımız üzere),

Ortamın haram görüntülerden arındırılması, Boş kalınmaması,
Dünyevî, uhrevî faydalı şeylerle uğraşılması, Devamlı salih insanlarla beraber olunması, Farzlarda daha hassas olunması,

Mutlaka maneviyat hekimlerine danışılması,

İllet bağımlılık seviyesinde ise çokça istiğfar ve sınırsız sa- lavat ile affedilmek ve temizlenmek için Rabb-i Rahim’e yalvarıp yakarmak mecburi şartlar olarak görülmelidir.

Şüphesiz Cenab-ı Allah, tevbe edip, temizlenenleri sever ve onların yardımcılarıdır.

Fare Gibi Davranma!

Bir öğrenci hocasına, harama bakmaktan kendini alıkoyama- maktan nefsini şikâyet eder. Hocasına:
– Hocam harama bakmamak için çare nedir, ne yapmam lâzım? Hoca:

– Oğlum demiş. Fareyi düşün. Öğrenci anlamayınca hoca açıklamış;
– Fare’nin zekâsı zayıftır, hemen unutur. Yem görür tam yi- yeceği sırada faka tutulacak gibi olur kaçar ama yine unutur tehlikeyi ve bir daha dener. Neticede fak (kapan) onu yakalar ve ölür. Hoca devam eder sözlerine,

– Sen akıllısın, tehlikeyi gördüğünde fare gibi davranma! Hemen uzaklaş demiş, Öğrenci;

– Tamam demiş. Ertesi gün çarşıya çıkar ve yine harama tam bakacağı sırada hocasının sözlerini hatırlar fare olmadı- ğını düşünerek yüzünü çevirir ve şöyle der:
– Ben fare değilim… ben fare değilim… ve hep harama ba- kacağı sırada öyle demeye devam etmiş

loading...