loading...

Dini Bilgiler

Kadın kocasına karışamaz mı?

By  | 

Evli insanın kocasını dinlemesini iyi bir şey, yani Allah’ın emri, ama kadının kocasına karışması niye yasak? Yani gidiyor pislik insanlarla dolaşıyor ben karışamaz mıyım? Yani günahkar mı olurum? Koca kendine her şeyi yapacak her rahatına bakacak gezecek tozacak kadın da evinde çocuklarına bakacak temizlik yapacak koca da eve gelecek suratsız hiç bir şey deme hakkımız yok mu yani? Ben bu konu hakkında bilgilenmek istiyorum cevabını en güzel şekilde açıklarsanız sevinirim 🙂

loading...

Kim demiş, kadın kocasına karışmaz.. İslam’a göre karışır hem de bal gibi karışır.. Yeter ki bu “karışma” aile huzurunu karıştırmaya yönelik olmasın..

loading...

– İslam’da aile hayatı kutsal bir yuvadır. Sağlam bir yuva hem dünyada hem ahirette insana mutluluk sağlar. Eşler arasında karşılıklı saygı ve sevgiye dayalı bir aile hayatı, cennetten bir numunedir.

– Kuran’da, kadın haklarının, hem de erkek haklarıyla karşılaştırmalı olarak aynı ölçüde ifade edilmesi, genişliği ile birlikte her asırda uygulanabilirliğine imkân sağlamıştır.

Mealini vereceğimiz ayetin ifadesinde bu gerçeği görmekteyiz:

“Erkeklerin hanımları üzerinde bulunan hakları gibi, hanımların da kocaları üzerinde meşru çerçevede hakları vardır. Şu kadar ki erkeklerin onların üzerindeki hakları bir derece daha fazladır. Unutmayın ki Allah üstün kudret, tam hüküm ve hikmet sahibidir.” (Bakara, 2/228)

Bu karşılıklı haklar, bir ailenin huzur ve mutluluğunu sağlayan her türlü davranışla, her türlü ödev ve görevlerle ilgilidir.

Ahlaki açıdan, karşılıklı saygı ve sevgiden tutun, birbirinin hasbel-beşer olacak kusurlarını görmezlikten gelmeye kadar; her türlü maddi-manevi zarar vermekten kaçınmaktan tutun, konuşmalarında incitici sözlerden kaçınmaya kadar, bir aile için gereken bütün fedakarlık ve samimiyetin tezahürlerini ihtiva eden geniş bir ifadedir.

Ayette geçen “Erkeklerin onların üzerindeki hakları bir derece daha fazladır.” mealindeki ifadeden maksat, mirastaki farklılık ve cihatla mükellefiyettir.

– Bununla beraber, İslam alimleri, “Erkeklerin onların üzerindeki hakları bir derece daha fazladırç” mealindeki ifadeden  farklı ve ilginç şeyler anlamışlardır:

– Mesela:

Zeyd b. Eslem, bundan “erkeğin emrine itaati” anlamışken, Şa’bi bunu “erkeğin kadına mehir vermekle yükümlülüğünü” anlamıştır.

Mucahid’e göre, bu ifadeden maksat, mirastaki farklılık ve cihatla mükellefiyettir.

İbn Abbas ise, bundan “erkeğin kadına karşı daha toleranslı davranmasını; örneğin kendisinin kadına karşı sorumlu olduğu hakkını tastamam yerine getirmekle beraber, onun kadının üzerindeki hakkı kadın tarafından noksan bırakıldığı takdirde bunu müsamaha ile karşılamasını” emreden bir kriter olarak anlamıştır. (bk. Maverdi, ilgili ayetin tefsiri)

– Razi, erkeğin değişik yönleri itibariyle kadından daha güçlü olduğunu, kadının Allah’ın ona bir emaneti olduğunu belirttikten sonra, bu ifadenin erkekler için ciddi bir tehdit ve kadınlara haksızlık etmemeleri yönünden onlara ciddi bir uyarı niteliğinde olduğunu ifade etmiştir. (bk. Razi, ilgili ayetin tefsiri)

Görüldüğü gibi, ilk etapta erkeğe farklı bir üstünlük derecesi, ayrıcalıklı bir hak gibi görünen bu ifadenin tamamen kadının lehinde, erkeğin aleyhinde bir kriter olarak kabul edildiği görülmektedir.

– Bir kadının, kocasının ahlak dışı işlere bulaşmasına karşı çıkması, onu uyarması onun tabii hakkıdır.

“İyiliği tavsiye etmek, kötülükten sakındırmak.” (Al-i İmran, 3/110), hem erkek hem de kadının görevidir.

Ancak, aynı gerçeği sert veya yumuşak olarak farklı üslupla belirtmek mümkündür.

Kadının uyarılarını yumuşak, ince, kırıcı olmayan bir tonda yapması, onun nazik, nazenin, şefkat kahramanı kişiliğine ve o tertemiz kibar fıtratına daha uygun olduğu gibi, ailenin huzurunu kaçırmamak bakımından da daha hikmetlidir.

Bu husus erkek için de geçerlidir. Aklı başında bir erkek de ulu orta bir şekilde eşine karşı kaba söz söylemekten kaçınır ve kaçınmalıdır.

– İslam öncesi devirde kadınlar dünyanın her tarafında olduğu gibi Arap kültüründe de bir eşyadan, erkeği eğlendiren bir hizmetçiden pek fazla bir farkı yoktu.

İslam gelince kadını hanım efendi, erkekle bir elmanın iki parçası gibi gördü ve gördürdü.

İbn Aşur’un da ifade ettiği gibi, örneğin, “Eğer karı-kocanın (eşlerin)birbirinden ayrılacaklarından endişe ederseniz, o vakit, kendilerine erkeğin ailesinden bir hakem, kadının ailesinden bir hakem gönderin. Eğer İki taraf (gerçekten) işi düzeltmek isterlerse, Allah onları uyuşmaya/uzlaşmaya muvaffak kılar. Şüphesiz Allah  alîm ve habîrdir/her şeyi bilir, bütün niyet ve maksatlardan haberdardır.” (Nisa, 4/35) mealindeki ayette erkekle aynı konuma sahip bir kadın var ve ona verilen değer, o güne kadar hiç bir sistemde görülmemiştir. (ibn Aşur, Bakara 228. ayetin tefsiri)

loading...