loading...

Dini Bilgiler

Kadınlara Cuma Namazı

By  | 

Cuma namazı ile ilgili ayette kadın ve erkek ayrımı yapılmadığı hâlde, neden kadınlara farz değildir?..

loading...

Cuma namazı; namaz, oruç, hac, zekât kelimeleri gibi, fıkıh usulü açısından “kapalı anlatım (mücmel)” özelliği olan bir terimdir. Bu yüzden onun kılınış şekil ve şartları âyet, hadis ve sahabe açıklamalarına ihtiyaç gösterir. Çünkü Allah elçisi

loading...

“Namazı benim kıldığım gibi kılınız.”(Buhârî, Ezan, 18; Edeb, 27) buyurmuştur.

Câbir b. Abdullah’ın naklettiği bir hadiste şartlar şöyle belirlenmişti:

“Allah’a ve âhiret gününe inananlara cuma namazı farzdır. Ancak yolcu, köle, çocuk, kadın ve hastalar bundan müstesnadır.”(Ebû Dâvud, I, 644, H. No: 1067; Dârakutnî, II, 3; Bağavî, Şerhu’s-Sünne, I, 225)

Bu istisnaların dışında kalan her Müslüman erkek bu namazla yükümlü demektir. Buna göre şartlar şöyledir:

A) Erkek olmak: Cuma namazı kadınlara farz değildir. Ancak namazı cemaatle kılarlarsa bu yeterli olup, öğle namazını kılmaları gerekmez. (es-Serahsî, II, 22, 23; İbn Abidin, Reddü’l-Muhtâr, I, 591, 851-852).

B) Hür olmak: Hürriyetten yoksun bulunan esir ve kölelerle, ceza evindeki hükümlülere, cuma günü öğle namazını kılmaları yeterlidir. Cuma namazı farz değildir. Ancak anlaşmalı (mükâteb) kölelerle, kısmen azad edilmiş kölelere farzdır. Kendisine cuma namazı farz olmayan köle, esir veya mahkumlar, her ne sûretle olursa olsun, cumayı kılmış olsalar, sahih olur.

C) Mukîm olmak: Yolcuya cuma namazı farz değildir. Çünkü o, yolda ve gittiği yerlerde genel olarak güçlüklerle karşılaşır. Eşyasını koyacak yer bulamaz veya yol arkadaşlarını kaybedebilir. Bu sebeple ona bazı kolaylıklar getirilmiştir.

D) Hasta olmamak veya bazı özürler bulunmamak: Namaza gidince hastalığının artmasından veya uzamasından korkan kimselere cuma farz olmaz. Yine, hasta bakıcı, aciz ihtiyar, gözü görmeyen, ayaksız, kötürüm ve Müslümanlar cumayı kılarken onların güvenliğini sağlamakla görevli olan emniyet nöbetçisi gibi özrü bulunanlar, vakit bulunca öğle namazı kılmakla yetinirler. Ancak bu kimseler cemaatle cuma namazına katılırlarsa yeterli olur. (es-Serahsî, II, 22, 23; İbnü’l-Humam, Fethu’l-Kadir, I, 417)

Ayrıca, düşman korkusu, şiddetli yağmur ve çamur, ağır bir hastaya bakma gibi özürler de cuma namazını kılmamayı mübah kılan özürlerdir. Körün, elinden tutup camiye götürecek kimsesi olursa, cumayı kılması İmam Ebu Yusuf ve Muhammed’e göre farz olur.

Üzerlerine cuma namazı kılması farz olmayan Müslüman kimseler, cumayı kılmaya imkan bularak kılsalar, vaktin farzını eda etmiş olurlar, artık o günün öğle namazını kılmaları gerekmez. Cuma namazı kılmaları farz olmayan kimseler, bulundukları bölgede cuma namazı kılınıyor ise, öğle namazını cemaatle değil, yalnız başlarına kılarlar. Bulundukları bölgede cuma namazı kılınmıyor ise, öğle namazlarını cemaatle kılabilirler.

Vakıa, cuma ve bayram namazları ile yükümlü olmadıkları halde, kadınlar isterlerse bu namazlara katılabilirler. Bu takdirde, kendisine cuma namazı farz olmayan (mesela dinen misafir sayılan) bir kişinin cuma namazını kıldığında o günkü öğle namazını kılmasına gerek olmadığı gibi, cuma namazına katılan kadınların da ayrıca öğle namazını kılmaları gerekmez. Nitekim günümüzde beş vakit namazda ve özellikle teravihte olduğu gibi, gerek Asr-ı saadette, gerek sonraki dönemlerde kadınlardan çok sayıda cuma ve bayram namazlarına katılanlar olmuştur. Ancak ne Hz. Peygamber (s.a.v) döneminde ne de müteakip asırlarda beş vakit namazla mükellef kadınların tamamının cuma ve bayram namazlarına katıldığı sabit değildir. Günümüzde de isteyen hanımların cami adabına uyarak camilerin kendilerine ayrılan bölümlerinde, cuma ve bayram namazı kılmalarında hiçbir sakınca yoktur.

Bir SORU

Müslümana Kuran yetmiyor. Buhari, Müslim, Ebu Davud, Tirmizi gibi kaynaklar olmadan olmaz diyorlar. Tirmizi: Kurandan başka hidayet kaynağı arayan sapıtmıştır. (2906) Buhari: Allah’ın kitabı bize yeter. (İtisam 26) Müslim: Allah’ın kitabı bize yeter. (Cenaiz 23) Bu duruma göre Cuma namazı ile ilgili ayet EY İMAN EDENLER diye başlıyor. Biz ise günümüzde Ey Erkekler diye anlıyoruz. Ve hadislere bakıyoruz. Hadislere göre hareket ediyoruz. Kuran’da ne yazıyorsa o değil midir? Niye MÜMİNLER altına sadece Erkekler giriyor. Allahu teala bu durumu niye daha açık ifade etmemiştir?

Cevap 1:

Bu soruyu bir kaç madde halinde açıklayacağız:

a) Buhari, Müslim, vs. dediğiniz kaynaklar, Hz. Peygamberin sünnetini/sözlerini, fiillerini, takrirlerini bize ileten kaynaklardır.

b) Sünnetin gerekli olduğu, Kur’an’ın sünnet gibi bir tefsire muhtaç olduğu, Hz. Peygamberin tebliğ yanında tebyin/Kur’an’ı açıklama görevinin de bulunduğu gerçeğiyle ilgili sitemizde yazılar var, bakılabilir.

c) “Tirmizi: Kurandan başka hidayet kaynağı arayan sapıtmıştır. (2906)” hadis rivayeti oldukça zayıftır. Nitekim, Tirmizi bizzat bu zayıflığına işret etmek için şöyle der: “Bu hadis gariptir, onu sadece bu yönden/bu senetle biliriz. Senedinde meçhuller vardır, alimler el-Aharis (adlı ravi) hakkında eleştiriler yapmışlardır.” (bk. Tirmizi, a.g.y)

d) “Buhari: Allah’ın kitabı bize yeter. (İtisam 26)” şeklindeki hadis rivayeti  özetle şöyledir:  Hz. Peygamber vefatından biraz önce insanlara bazı kuralları yazmak için bir kağıt istemişti. Hz. Ömer, Peygamberimizin o andaki ölümcül durumunu nazara alarak, “Allah’ın kitabı bize yeter” demişti. Yani: “Allahın kitabı bize yeter” sözü Peygamberimize ait değildir. İkincisi, Hz. Ömer bu sözü söylerken, bazıları ona itiraz etmiş, kâğıdın getirilmesini istemiştir. Sahabenin bu karşılıklı tartışmalarından rahatsız olan Hz. Peygamber, bu işten vazgeçmiş ve sahabelerin yanından gitmelerini istemiştir. Hz. Peygamberin bu işten vazgeçmesi, bu işin İslam’ın temel meseleleriyle ilgili olmadığını göstermektedir.

Üçüncüsü, bu söz hadislerin yazılmasına karşı söylenmemiş, sadece o anki bir yazının yazılmamasına yönelik söylenmiştir.

e) Müslim: Allahın kitabı bize yeter. (Cenaiz 23) hadisine gelince, bunun aslı şöyledir: Hz. Ömer, Hz. peygamberin: “Ölü, bazı yakınlarının ağlamsından ötürü (kabirde) azab görürü” dediğini nakletmişti. Hz. Ömer’in vefatından sonra, İbn Abbas, bunu Hz. Ayşe’ye anlatınca, O: “Allah Ömer’e rahmet etsin, Vallahi resulullah böyle bir şey dememiştir. Onun dediği: “kâfir olanların yakınlarının ağlamsıyla azaplarının daha da artacağı” şeklidedir. Hz. Aişe daha sonra şöyle demiştir: “(Bu konuda) Kur’an sizin için yeterlidir.  Kur’an ise bu konuda şunları bildirmiştir: “Hiç bir suçlu başkasının suçunu taşımaz/başkasının günahından ötürü sorumlu tutulmaz.” (Muslim, Cenaiz, 23)

Görüldüğü gibi, Hz. Ayşe burada “hadislere ihtiyaç yok” dememiştir. Hz. Ömer’in yanlışını düzelttikten sonra, bu sözlerinin doğruluğunu pekiştirmek için “Kur’an sizin için yeterlidir” Yani, bu ayete bakarsanız, Resulullah’ın böyle bir şey söylemeyeceğini anlayacaksanız” demiştir. Hz. Ömer’in o sözü daha hadis olarak rivayet de edilmemiştir. Buna rağmen, bu sözü buna hamletmek, bilmeden de olsa bir iftiradır.

Cevap 2:

Kur’an’da geçen “ey Müminler!” ifadesinden yalnız erkeklerin anlaşıldığını söylemek İslam’a olduğu kadar Müslümanlara da büyük bir iftira ve azim bir bühtandır. Örneğin, Taberi’de ilgili ayette yer alan “Ey iman edenler!” mealindeki ifade, “Bu Allah’ın, iman eden kullarına bir çağrısıdır” şeklinde tefsir edilmiştir.

– İslam fıkhına göre, Cuma kadına farz değildir. Fakat dışarı çıkan bir kadın için gereken şer’i tedbirler aldıktan sonra cumaya gidip cuma namazını kılabilir. (bk. el-Fıkhu Ala Mezahibi’l-Arbaa, 1/349)

– Bununla beraber, söz konusu cuma suresinde yer alan “ya eyyühellezine âmenû (ey iman edenler)” ifadesi, Arapça gramer kaidelerine göre, yalnız erkeklere bir hitaptır. Ancak, Kur’an’da genellikle “erkeklere” hitap eden ifadeler yer aldığı için, bunların “tağlip sanatı” gereğince kadınları da içine aldığı konusu ümmetin ittifakla kabul ettiği bir gerçektir. Şayet, bir yerde ayetin sibak ve siyakından muhatapların yalnız erkek olduğu belli olursa, o takdirde yalnız erkeklere hitap olarak değerlendirilir.

Mesela: Kur’an’da birden çok defa geçen “Etîullahe ve’r-resûle” (Allah’a ve peygambere itaat edin) ayetinde de “erkek” siğası kullanılmıştır. Ancak, aklı başında hiç bir mümin, kadınların Allah’a ve resulüne itaat etmeleri  gerekmez” diye bir iddiada bulunmaz.

Cevap 3:

Cuma namazı hanımlara farz değildir

Cuma namazının yolculuk, hastalık, yağmur, çamur, cana ve mala yönelik tehlike gibi mazeretlerin bulunmaması halinde büluğ çağına gelmiş erkeklere farz olduğunda ittifak vardır. Kadınlara Cuma namazının farz olmadığı hükmünde de bütün mezhebler ve müctehidler görüş birliği içindedirler. Kendilerine Cuma farz olmayan kadınlar, hastalar, yolcular… imkân bulur da camiye giderler ve Cuma namazını kılarlarsa Cumaları sahih olur, artık o günün öğle namazını kılmaları gerekmez.

Camilerde yer bulunduğu ve başkaca bir engel de bulunmadığı zaman kadınlarımızın cuma namazını kılmalarında büyük faydalar vardır; kendilerine ayrılan yerlerde ve erkek saflarının arkasında bu namazı kılarlar, hutbeyi dinlerler, İslâm ümmetinin bir yarısı olarak ümmet birliğine katılır, gerektiğinde düşünce ve tekliflerini dile getirirler.
Bugünlerde kadınlara cuma namazının farz olduğunu ileri sürenler ilgili âyetin genellik ifade eden lafzına dayanmışlar, Hz. Peygamber zamanında kadınların da cemaat ve cumaya geldiklerine dair rivayetleri zikretmişler, bunları iddialarına delil olarak göstermişlerdir. O âyette Allah Teâlâ şöyle buyuruyor: “Ey iman edenler! Cuma günü namaz için ezan okunduğunda Allah’ı anmaya koşun, alış-verişi bırakın; sizin için hayırlı olan budur; eğer bilirseniz. Namaz kılınınca artık yeryüzüne dağılın ve Allah’ın lütfundan isteyin, Allah’ı çokça anın, umulur ki, felah bulursunuz.” (Cum’a: 62/9-10)

“Cuma kadınlara farzdır” diyenlere göre “Allah Teâlâ iman edenleri cuma namazına çağırmıştır; kadınlar da buna dahildir, onları istisna etmek caiz değildir… ”
Âyetin lafzı umumi (genel) mânalı gözükmekle beraber bütün İslâm mezheblerine ve müctehidlerine göre onu açıklayan başka deliller bir kısım müminleri (iman edenleri) Cuma namazı yükümlülüğünden istisna etmiştir (Fıkıh usûlü ifadesiyle ayet tahsis edilmiş, bunları kapsamadığı açıklanmıştır). Âyetin genel üslûb ve ifadesi de bu anlayışı desteklemektedir; çünkü yeryüzüne dağılmak ve Allah’tan rızık talep etmek kadınların değil, erkeklerin vazifeleri arasındadır.

Birinci delil: Tahsis ve istisna eden delillerin başında şu hadis gelmektedir: “Cuma namazını cemaatle kılmak her Müslüman üzerine borçtur, vazifedir; ancak başkasının mülkiyetinde olan köle, kadın, çocuk ve hasta müstesnadır; cuma namazı bunlara farz değildir.” (Bu hadisin sahih olduğu uzmanlarınca ifade edilmiştir. İçinde yolcunun da bulunduğu hadisler ise zayıf bulunmuştur).

İkinci delil kadınların cemaatle namaz kılma yükümlülüğü taşımamalarıdır. Üçüncü delil uygulamadır: Hz. Peygamber ve Raşid Halifeler zamanlarında kadınlar da -imkân buldukça- beş vakit namazda ve Cumada hazır bulunur, cemaatle namaz kılarlardı. Ancak gelmedikleri zaman kınanmazlar, kendilerine “niçin gelmediniz” diye sorulmazdı.

Halbuki mazereti olmadığı halde cumaya gelmeyen erkekler kınanır, niçin gelmedikleri sorulur, gelmeleri kesin bir üslûpla istenirdi. Bu dönemlerde bütün mümin kadınların behemehal Cuma namazına katıldıklarına dair bir delil mevcut değildir. O zamandan itibaren tarih boyunca uygulama da böyle olmuştur.
Kadınlara Cuma namazı farz olduğu halde bir dönemden itibaren erkeklerin -fitne çıkar korkusuyla- bunu engellediklerini, müctehidlerin de buna katıldıklarını söylemek ağır bir itham, tüyler ürperten bir bühtandır. Böyle bir engellemeye ne kadınlar razı olur, baş eğerler; ne de sahâbe zamanından beri yetişmiş binlerce faziletli, dinine bağlı, imanı uğrunda canını bezletmiş âlimler ve müctehidler.

Eğer fitne yüzünden (kadınlarla erkeklerin bir arada olmaları günaha girmeye sebep olabilir diye) kadınları, kendilerine farz olan bir ibadetten engellemek caiz olsaydı, müminler bunu hac ibadeti için yaparlardı. Çünkü en fazla bu ibadette -yolculukta ve haccı eda ederken- kadın-erkek ihtilatı, beraberliği, izdihamı yaşanmıştır, yaşanmaktadır.

Erkeklerle savaşa, öğrenim ve öğretime, hayatın çoğu faaliyetine katılan, gerektiğinde halifelere karşı haklarını savunan kadınları hiçbir güç, kendilerine farz olan bir ibadetten asırlarca alıkoyamazdı. Genellikle cumaya katılmadılar; çünkü kendilerine farz olmadığını biliyorlardı.
Bize göre de kadınlarımızın cuma namazını -kendilerine farz olmadığı halde- kılmalarında faydalar vardır; ancak bu, yer darlığı vb. sebeplerle erkeklerin, kendilerine farz olan bu ibadeti yerine getirmelerine engel olmamalıdır.

 

loading...