loading...

Genel

Ölüm Anı Ne Hissedeceksiniz?

By  | 

Ölüm anının ve son nefesin nasıl olacağına ışık tutan ayet ve hadisleri istifadeniz için bir araya getirdik.

loading...

ÖLÜM ANI VE SON NEFESLE İLGİLİ AYETLER

loading...

“…Rabbim! Beni(m ölümümü) yakın bir süreye kadar geciktirsen de, sadaka verip sâlihlerden olsam!” (el-Münâfikûn, 10)

“Hele can boğaza dayandığı zaman, o vakit siz bakar durursunuz. Biz ona sizden daha yakınız, ama göremezsiniz.” (el-Vâkıa, 83-85)

“Ölüm sarhoşluğu gerçekten gelir de: İşte (ey insan) bu, senin öteden beri kaçtığın şeydir, denir.” (Kâf, 19)

“Melekler, onların yüzlerine ve sırtlarına vurarak canlarını alırken halleri nasıl olacak?” (Muhammed, 27)

“Yeryüzünde bulunan her şey fânîdir…” (er-Rahmân, 26)

“Her can, ölümü tadacaktır…” (el-Enbiyâ, 35)

“O gün ne mal fayda verir, ne evlâd! Ancak kalb-i selîm ile gelenler müstesnâ!..” (eş-Şuarâ, 88-89)

“Ey îmân edenler! Allâh’tan O’na yaraşır şekilde korkun ve Müslüman olarak can verin.” (Âl-i İmrân, 102)

“Kime uzun ömür verirsek, biz onun yaratılışını (gençliğini ve güzelliğini) bozar, onu beli bükük hâle getiririz. O kimseler bunu idrâk etmez mi? (Yolculuk ne tarafa?) (Yâsîn, 68)

“…(Yâ Rabbî!) Benim canımı Müslüman olarak al ve beni sâlihler zümresine ilhâk eyle.” (Yûsuf, 101)

“…Rabbimiz! Bize bol bol sabır ver ve müslüman olarak canımızı al!” (el-A’raf, 126)

“Sana yakîn (ölüm) gelinceye kadar Rabbine kulluk et!” (el-Hicr, 99)

“Her canlı ölümü tadar. Bir imtihân olarak sizi hayırla da şerle de deniyoruz. Ve siz ancak bize döِndürüleceksiniz…” (el-Enbiyâ, 35)

“O ki, hanginizin daha güzel davranacağını denemek için ölümü ve hayâtı yaratmıştır…” (el-Mülk, 2)

ÖLÜM ANI VE SON NEFESLE İLGİLİ HADİSLER

Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz buyuruyor:

“Nasıl yaşarsanız öyle ölürsünüz, nasıl ölürseniz öyle dirilirsiniz!..” (Münâvî, Feyzü’l-Kadir, V, 663)

“Kimin (hayâtta söylediği) en son sözü لا اله الا لله (Lâ ilâhe illallah ) olursa, cennete gider.” (Ebu Dâvud, Cenâiz, 15-16/3116)

“Bir kimse son nefeste (hâlis bir kalb ile) kelime-i tevhîd getirirse, cennete girer…” (Hâkim, Müstedrek, I, 503)

“Kişi yaşadığı hâl üzere ölür ve öldüğü hâl üzere haşrolunur.” (Münâvî, Feyzü’l-Kadîr Şerhu’l-Câmii’s-Sağîr, V, 663)

“Bir kimse son nefeste (hâlis bir kalb ile) kelime-i tevhîd getirirse, cennete girer…” (Hâkim, Müstedrek, I, 503)

“Ölmek üzere olanlarınıza Lâ ilâhe illallah demeyi telkin ediniz!” (Müslim, Cenâiz 1, 2.Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Cenâiz 16; Tirmizî, Cenâiz 7; Nesâî, Cenâiz 4; İbni Mâce, Cenâiz 3)

“Dünyada sanki bir garip veya bir yolcu gibi ol!..” (Buhârî, Rikak, 3)

“Allâh’ım! Gerçek hayat sadece âhiret hayâtıdır.” (Buhârî, Rikak, 1)

“Kabir, (amellere göre) ya cennet bahçelerinden bir bahçe veya cehennem çukurlarından bir çukurdur.” (Tirmizî, Kıyâmet, 26/2460)

Rasûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem-, biz ümmetini îkaz sadedinde:

“–Ölüp de pişmanlık duymayacak hiçbir kimse yoktur.” buyurmuştu.

“–O pişmanlık nedir yâ Rasûlallâh?” diye soruldu. Efendimiz:

“–(Ölen), muhsin (ihsan sâhibi, sâlih) bir kişi ise, bu hâlini daha fazla artıramamış olduğuna; şâyet kötü bir kişi ise, kötülükten vazgeçerek hâlini ıslah etmediğine pişman olacaktır.” cevâbını verdiler. (Tirmizî, Zühd, 59/2403)

Hadîs-i şerîfte de şöyle buyrulur:

“Bir kimse uzun zaman cennetliklerin amelini işler, sonra ameli cehennemliklerin ameliyle sona erdirilir. Bir kimse de uzun zaman cehennemliklerin amelini işler, sonra ameli cennetliklerin ameliyle hitâma erdirilir.” (Müslim, Kader, 11)

“Zevkleri bıçak gibi keseni -ölümü- çok hatırlayın!” (Tirmizî, Zühd, 4)

“Hiçbiriniz ölmeyi istemesin. Ölüm kendiliğinden gelmeden önce de öleyim diye dua etmesin. İnsan ölünce hiçbir iyilik yapamaz. Mü’minin hayatta kalması iyiliklerini çoğaltır.” (Müslim, Zikir 13. Ayrıca bk. Nesâî, Cenâiz 1)

PEYGAMBER -sallâllâhu aleyhi ve sellem- EFENDİMİZİN ÖLÜM ANI

Hazret-i Âişe ve Hazret-i Ali -radıyallâhu anhümâ-’dan rivâyet edildiğine göre, Peygamber Efendimiz’in vefâtına üç gün kala Cenâb-ı Hak her gün Cebrâil -aleyhisselâm-’ı göndererek Rasûlü’nün hatırını sormuştu. Son gün olunca Cebrâil -aleyhisselâm- bu sefer yanında ölüm meleği Azrâil de bulunduğu hâlde geldi.

Cebrâil -aleyhisselâm-:

“–Ey Allâh’ın Rasûlü! Ölüm meleği senin yanına girmek için izin istiyor! Hâlbuki o, Sen’den önce hiçbir Âdemoğlunun yanına girmek için izin istememiştir! Sen’den sonra da hiçbir Âdemoğlunun yanına girmek için izin istemeyecektir! Kendisine izin veriniz!” dedi.

Ölüm meleği içeri girip Peygamber Efendimiz -aleyhissalâtü vesselâm-’ın önünde durdu ve:

“–Yâ Rasûlallâh! Yüce Allâh beni Sana gönderdi ve Sen’in her emrine itaat etmemi bana emretti! Sen istersen rûhunu alacağım! İstersen, rûhunu sana bırakacağım!” dedi.

Peygamber Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-:

“–Ey ölüm meleği! Sen (gerçekten) böyle yapacak mısın?” diye sordu.

Azrâil -aleyhisselâm-:

“–Ben, emredeceğin her hususta sana itaatla emrolundum!” dedi.

Cebrâil -aleyhisselâm-:

“–Ey Ahmed! Yüce Allâh seni özlüyor!” dedi.

Peygamber Efendimiz -aleyhissalâtü vesselâm-:

“–Allâh katında olan, daha hayırlı ve daha devamlıdır. Ey ölüm meleği! Haydi, emrolunduğun şeyi yerine getir! Rûhumu, canımı al!” buyurdu.

Peygamber Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-, yanındaki su kabına iki elini batırıp ıslak ellerini yüzüne sürdü ve:

“–Lâ ilâhe illallâh! Ölümün, akılları başlardan gideren ıztırap ve şiddetleri var!” buyurduktan sonra, elini kaldırdı, gözlerini evin tavanına dikti ve:

“–Ey Allâh’ım! Refik-ı A’lâ, Refîk-ı A’lâ (yâni yüce dost, yüce dost)!..” diye diye Rabb’ine duyduğu aşk ve iştiyâkın tezâhürü olan nice ulvî hâtıralarla dolu bir ömrü ardında bırakarak bu fânî âlemden hakîkî âleme hicret etti. (Bkz. İbn-i Sa‘d, II, 229, 259; Belâzûrî, Ensâbu’l-Eşrâf, I, 565; Ahmed, VI, 89.)

loading...