loading...

Dini Bilgiler

Belli zamanlar için farz kılınmış o ibadet hangisi?

By  | 

İslam’da mü’minlere muayyen vakitlerde yapmak üzere farz kılınan ibadet…

loading...

Cenâb-ı Hak buyuruyor:

loading...

“Muhakkak namaz, mü’minler üzerine vakitlenmiş olarak farzdır.” (Nisâ, 103)

Resûlullah buyurdular:

“Namaz, gözümün nûrudur.” (Nesâî, Ahmed bin Hanbel)

Resûlullâh, Ashâb-ı Krâm’a beş vakit namazın ehemmiyet ve muhtevâsını îzâh için şu suâli sordu:

“–Ne dersiniz? Birinizin kapısının önünde bir nehir olsa da, o kimse her gün bu nehirde beş defa yıkansa, kirinden bir şey kalır mı?”

Sahâbîler:

“–O kimsenin kirinden hiçbir şey kalmaz.” deyince Resûl-i Ekrem:

“–Beş vakit namaz da işte bunun gibidir. Allâh beş vakit namazla günahları silip yok eder.” buyurdu. (Buhârî, Mevâkît, 6)

Enes bin Mâik (radıyallâhu anh) şöyle buyurur:

Ebû Zer (radıyallâhu anh), Nebiyy-i Ekrem (sallallâhu aleyhi ve sellem) Efendimiz’in (İsrâ ve Miʻrâc hâdisesini) şu şekilde haber verdiklerini söylerdi:

“Ben, Mekke’de iken evimin tavanı (ansızın) yarıldı. Cibrîl (aleyhi’s-selâm) indi. Göğsümü yardıktan sonra (içini) Zemzem suyu ile yıkadı. Sonra hikmet ve îmân ile lebâleb dolu altın bir liğen getirip içindekini göğsümün içine boşalttı ve göğsümü kapayıp üzerini mühürledi. Sonra elimden tutup beni semâya doğru çıkardı. Semâ-i dünyâya (yâni yere en yakın semâya) vardığımda Cibrîl aleyhi’s-selâm o semânın hâzinine (bekçisine):

«‒Aç!» dedi.

«‒Kimdir o?»

«‒Cibrîl.»

«‒Berâberinde kimse var mı?»

«‒Evet, beraberimde Muhammed (s.a.v) vardır.»

«‒Ona (gelsin diye) haber gönderildi mi?»

«‒Evet, dedi. Kapı açılınca dünyâ semânın üstüne çıktık. Bir de ne göreyim, bir kimse oturmuş, sağ tarafında bir takım karaltılar, sol tarafında da diğer karaltılar var; sağ tarafına baktığında gülüyor, sol tarafına baktığında ağlıyor. O zât bana:

«‒Hoş geldin, safâ geldin ey sâlih peygamber ve sâlih evlâd!» dedi. Cibrîl (a.s)’a:

«‒Bu kim?» diye sordum.

«‒Âdem (aleyhi’s-selâm)’dır. Sağında ve solunda olan bu karaltılar da evlâdının ruhlarıdır. Sağında olanlar ehl-i Cennet, solundakiler de ehl-i nârdır. Sağına bakınca güler, soluna bakınca da ağlar.» dedi.

Derken Cebrâîl (a.s) beni ikinci semâya doğru çıkardı. İkinci kat semânın hâzinine:

«‒Aç!» dedi. Bu semânın hâzini de evvelkinin söylediklerini söyledikten sonra kapıyı açtı.”

Enes (r.a) der ki: Ebû Zer (r.a), Rasûlullâh (s.a.v) Efendimiz’in semâlarda Âdem, İdris, Mûsâ, İsâ, İbrâhîm (aleyhimü’s-selâm) hazârâtını gördüklerini söylediyse de her birinin hangi katta olduğunu ayrı ayrı söylemeyip yalnızca Âdem (a.s)’ı dünyâ semâda, İbrâhîm (a.s)’ı da altınca semâda görmüş olduklarını haber verdi.

Yine Enes (r.a) der ki:

“Cibrîl (a.s), Nebiyy-i Ekrem (s.a.v) Efendimiz’le birlikte İdrîs (a.s)’a uğradıklarında, İdrîs (a.s):

«‒Hoş geldin, safâ geldin ey sâlih peygamber! Hoş geldin, safâ geldin ey sâlih kardeş!» demiş.”

Nebî (s.a.v) sözlerine şöyle devam etmişler:

“«‒Bu kim?» diye sordum. Cibrîl (a.s):

«‒Bu, İdrîs’tir.» dedi. Sonra Mûsâ’ya uğradım. O da:

«‒Hoş geldin, safâ geldin ey Nebiyy-i sâlih! Hoş geldin, safâ geldin ey sâlih kardeş!» dedi.

«‒Bu kim?» diye sordum. Cibrîl (a.s):

«‒Bu Mûsâ’dır» dedi. Sonra İsâ’ya uğradım. O da:

«‒Hoş geldin, safâ geldin ey sâlih kardeş! Hoş geldin, safâ geldin ey Nebiyy-i sâlih!» dedi.

«‒Bu kim?» dedim. Cibrîl (a.s):

«‒Bu, İsâ’dır.» dedi. Sonra İbrâhim (a.s)’a uğradım.

«‒Hoş geldin, safâ geldin ey Nebiyy-i sâlih! Hoş geldin, safâ geldin ey sâlih evlâdım!» dedi.

«‒Bu kim?» dedim. Cibrîl (a.s):

«‒Bu, İbrâhim (a.s)’dır.» dedi.”

(Muhammed bin Şihâb-ı Zürhî’nin İbn-i Hazm tarîkından rivâyetine nazaran) İbn-i Abbâs ile Ebû Habbe el-Ensârî (r.a), Nebiyy-i Ekrem (s.a.v) Efendimiz’in:

“Sonra (Cibrîl aleyhi’s-selâm) beni yukarıya götüre götüre nihâyet (kazâ ve takdiri yazan) kalemlerin cızırtılarını duyacak yüksek bir yere çıktım.” buyurduklarını söylerlerdi.

Yine İbn-i Hazm ile Enes bin Mâlik (r.a) şöyle demişlerdir:

Peygam­ber Efendimiz (s.a.v) şöyle buyurdular:

“O zaman Allah Teâlâ, ümmetime elli namaz farz kıldı. Bu farzları yüklenerek döndüm. Derken Hz. Mûsâ’ya rast geldim. Mûsâ (a.s):

«‒Allah (tebâreke ve tekaddes hazretleri) ümmetine neyi farz kıldı? diye sordu.

«‒Elli namaz farz kıldı» dedim.

«‒Rabb’ına dön, çünkü senin ümmetin buna tâkat getiremez!» dedi.

Mürâcaat ettim. Allah Teâlâ bir kısmını indirdi. Ben yine Hz. Mûsâ’nın yanına dönüp:

«‒Bir kısmını indirdi» dedim. O yine:

«‒Rabb’ına mürâcaat et, çünkü senin ümmetin tâkat getiremez» dedi.

Bir daha mürâcaat ettim. Cenâb-ı Hak bir kısmını daha indirdi. Hz. Mûsâ’nın yanına yine döndüm. O yine:

«‒Rabb’ına dön. Zîrâ ümmetin buna tâkat getiremez» dedi. Bunun üzerine tekrar Allah Teâlâ’ya mürâcaat ettim. Cenâb-ı Hak:

«‒Onlar beştir ve yine onlar ellidir. Benim nezdimde hüküm değiştirilmez!» buyurdu.

Hz. Mûsâ’nın yanına döndüm. O yine:

«‒Rabb’’ına mürâcaat et!» dedi. Ben de:

«‒Rabb’ımdan utanır oldum!» dedim.

Sonra Cibril (a.s) beni tâ Sidretü’l-Müntehâ’ya varıncaya kadar götürdü. Sidre’yi öyle acâyib renkler kaplamıştı ki, onlar nedir bi­lemem. Sonra beni Cennet’e götürdüler ki içinde birçok inci gerdanlıklar (veya inciden kubbeler) vardı, toprağı da misk idi.” (Buhârî, Salât, 1)

ŞERHİ

Namazın günde beş vakitten aşağı inmemesi, Cenâb-ı Hak tarafından muh­kem bir kaza olduğu için “Benim nezdimde hüküm değiştirilmez!” buyrulmuştur. El­li namaz farz kılındıktan sonra bu mikdârın beşe indirilmesi ise bunun, “Allah dilediğini siler, (dilediğini de) sabit bırakır. Ana kitap O’nun yanındadır.” (er-Raʻd, 39) âyetinde ifade edilen muallak kazâ nev’ine dâhil olması sebebiyledir. Elli namaz farz idi; fa­kat Peygamber Efendimiz’in ihtiyarına mevkûfen farz idi.

Namazlar fiil itibâriyle sayıca beş, sevâb itibâriyle ellidir.

Miʻrâc gecesinde beş vakit namazın farz olmasından evvel de namaz kılınıyordu. İsrâ ve Miʻrâc’dan evvel Rasûlullah (s.a.v) Efendimiz ve ashâbının na­maz kıldıkları katʻîdir. Ama bu namazların farz olup olmadığı husûsunda ihtilâf edilmiştir.

loading...