loading...

Dini Hikayeler

Bu Çocuğun Annesi Kim?

By  | 

Hz. Davud zamanında genç bir kadın, çocugunu alıp gezmeye çıkarmıştı. Dinlenmek amacıyla yeşillik bir yer bulup oraya oturmuşlardı. Bu sırada yanlarına başka bir kadın gelmişti. O kadının da yanında bir çocugu vardı. Çocuklar hemen hemen aynı yaşta idiler. Kadınlar tanıştılar. Sonradan gelen kadın, diger kadına nazaran yaşça büyük- tü ve onun ablası konumundaydı.

loading...

Aralarında konuşurlarken çocuklar da önlerin- de oynuyorlardı. Bu sırada büyük kadının çocugu çalılıkların arkasına girip gözden kaybolmuştu. Annesi bunun farkında degildi. Orada aç bir kurt vardı. Çocugu önünde görünce agzıyla elbisesinden kapıp onu götür- dü. Kadın çocugunun aglamasını duyunca sesin geldigi tarafa baktı. Ancak iş işten geçmişti. Kurt çocugu kapıp koşarak kaçıyordu. Kadın kurdun peşinden koştuysa da ona yetişmesi imkânsızdı.

loading...

Genç kadın da bu duruma çok üzülmüştü. Diger kadın kötü niyetliydi. Hemen genç kadının çocugunu kucagına alıp, “Bu çocuk benim” dedi. Genç kadın,

– Sen ne yapıyorsun? O çocugun benim oldugunu sen de biliyorsun. Tamam, çok üzüldün, seni anlıyorum, ama benim çocugumu almana izin veremem, dedi.

Yaşlı kadın ise,

– Nereden senin çocugun oluyor. Bu, benim çocugum. Esas kurdun alıp götürdügü çocuk seninkiydi, diyordu.

Aralarında büyük bir tartışma başladı. Tartışma tam kavgaya dönüşecekti ki, orada bulunanlar meseleyi Davud peygambere götürmelerini söylediler. Hz. Davud âdil biri- siydi ve haklının hakkını teslim ederdi. Bu teklifi iki kadın da kabul etti.

Kadınlar, Hz. Davud’un huzuruna çıktılar. Büyük kadın her türlü yalanı söylemekten çekinmiyor, yeminler edi- yordu. Aynı zamanda genç kadını yalancılıkla itham edip ona iftira atıyordu. Büyük kadın bununla da kalmadı, Hz. Davud’u ikna edebilmek için yalancı şahitler de getirdi. Bunda muvaffak da oldu. Hz. Davud kendisine aktarılan bilgilere göre bir hüküm verdi ve çocugun annesinin büyük kadın oldugunu söyledi.

Genç kadın çok kötü olmuştu. Göz göre göre çocugu elden gidiyordu. Büyük kadına şöyle bir teklifte bulundu:

– İstersen gel bir de Süleyman’a gidelim. Artık o ne der- se kabulümdür.

Hz. Süleyman, Hz. Davud’un ogluydu. Büyük kadın bu fikri kabul etti. Çünkü kendisine güveniyordu. Nasıl olsa yalan ve dolanla Hz. Süleyman’ı da ikna edebilirdi.

Hz. Süleyman her iki kadını da dikkatlice dinledi. Büyük kadın hakikaten tam bir dil cambazıydı. İkna kabiliyeti çok iyiydi. Karşısındaki insanın gözünü rahatlıkla boyayabili- yordu. Çocugun gerçek sahibi genç anne ise haklılıgını sa- vunmakta aciz kalıyordu.

Hz. Süleyman bu sırada yanındakilere şöyle dedi:

– Bana hemen bir bıçak getirin. Bu çocugu ikiye bölecegim ve bu şekilde kadınlar arasında paylaştıracagım.

Genç anne bu hükmü duyunca anne şefkatiyle he- men ileri atılıverdi. Hz. Süleyman’ın gerçekten çocugunu kesecegini zannetti. Çocugunun kılına bir zarar gelmesini istemezdi. Gözyaşları içinde şunları söyledi:

– Tamam efendim. Ben iddiamdan vazgeçiyorum. Çocuga zarar gelmesin. Yeter ki yavrum yaşasın.

Bu şekilde Hz. Süleyman, çocugunun gerçek annesinin kim oldugunu anlamıştı. Çünkü diger kadında herhangi bir rahatsızlık emaresi oluşmamıştı. Çocugu genç anneye ver- di ve iyi kalpli anne çocuguna kavuşmuş oldu.

Kıssadan Hisse

Anne, evladına karşı o kadar şefkatlidir ki, onu tehli- keden kurtarmak için kendini çok rahat ölüme atar. Bunun hayvanlardaki tecellisi bile ne kadar mânidardır. Bir tavuk, yavrusunu koruma maksadıyla köpegin önüne atılır. Allah, annenin yüregine böyle bir şefkat, hassasiyet ve böyle bir kahramanlık vermiştir. Hassasiyetinin ve şefkatinin geregi, çocuk hakkında en çok tedirgin olan ve atla gelmedik zah- metlere katlanan annedir. Yirmi yaşındaki evladı biraz eve
geç gelse, gözüne uyku girmez. Parmagına bir igne batsa, sanki kendi eline batmış gibi acı çeker.

Bu gerçegi vurgulayan bir menkıbe anlatılır: Gencin biri evlenecegi kızın vahşice bir istegi ile karşı karşıya kalır. Genci annesinden kıskanan kız der ki, benim için annenin kalbini getirmeni istiyorum. Kara sevdayla gözü dönmüş genç, gider annesini öldürür. Sonra da kalbini çıkarmaya başlar. O sırada bıçagı kaçırarak elini yaralar. Can havliyle “anam!” der. Tam o anda, anasının kalbi, “yavrum!” der çocugun eline sarılır. Bir menkıbedir, ama ana şefkatini ne kadar çarpıcı vurgular.

İnsanları aldatmak ve yalan söylemek, çok kötü fiillerdir. İnsan aldatılsa dahi, asla kimseyi aldatmamalı, en yüksek bir fazilet oldugu hâlde, bazen kaybetmeye sebebi- yet verse de sadakat ve istikametten ayrılmamalıdır. Allah, her zaman dogruların yanındadır.
Hz. Davud’un ve Hz. Süleyman’ın tartışmalı bir meselede, gözü dönmüş ve zulmeden insanlarca bile ha- kem tayin edilmeleri, onların ne denli güvenilir birer in- san olduklarını göstermektedir. Mümin de aynı derecede insanlara güven veren ve dosdogru bir insan olmalıdır. “Fazilet odur ki, düşman dahi takdir etsin” sözü bu gerçegi ne güzel ifade eder.

loading...