loading...

Dini Bilgiler

KIYAMET GÜNÜ HERKES AÇ, SUSUZ VE ÇIPLAK MI OLACAK?

By  | 

İbâdet ve muâmelâtın paha biçilmez sermayesi olan dünya hayâtının her ânı, ebediyet mücevherlerine dönüşecek âhiret tohumlarıdır.

loading...

İnsan, âhiret tohumlarını dünya tarlasına ekerek ukbâda bunların mahsullerini toplar. Lâkin bu kıymetli tohumları nefsânî arzuların girdapları içinde ziyan ederse, o tohumlar, cehennem mahsulleri hâline gelir. Böyle bedbahtlara ne yazık! Kitap ve Sünnet’in rûhâniyeti ile tezyin edilen zamanlar ise ebedî cennet bahçelerinde yeşerecek olan saâdet tohumlarıdır.

loading...

GÜZEL ARKADAŞ

İnfâk edilmeyen mal, vefâsız bir arkadaş gibiyken, infâk edilen mal, hayırlı ve sâdık bir dost gibidir. Hadîs-i şerîflerde buyrulur:

“Servet, bir Müslüman için ne güzel arkadaştır. Yeter ki, o servetinden fakire, yetime ve yolcuya vermiş olsun!” (Ahmed, III, 21)
“(Kıyâmet günü) hesap görülünceye kadar herkes sadakasının gölgesinde olacaktır.” (İhyâ, I, 626)

KIYAMET GÜNÜ HERKES AÇ, SUSUZ VE ÇIPLAK MI OLACAK?

Übeyd bin Ümeyr -rahmetullâhi aleyh- de bu hakîkati şöyle îzah eder:

“İnsanlar kıyâmet günü çok çetin bir açlık, susuzluk ve çıplaklık içinde haşredilecektir. Ancak Allah için yedireni Allah doyuracak; Allah için içireni Allah içirecek ve Allah için giydireni yine Allah Teâlâ giydirecektir.”

Kıyâmetin o zor gününde selâmete erenleri Rabbimiz şöyle müjdeler:

“Mallarını gece ve gündüz, gizlice ve açıkça infâk edenler yok mu, işte onların Rab’leri katında ecir ve mükâfatları vardır. Ve onlara herhangi bir korku yoktur. Onlar mahzun da olmazlar.” (el-Bakara, 274)

Velhâsıl, infâkı bir tabiat-ı asliye hâline getirip her ânımızda bütün imkânlarımızdan infâk gayreti içinde bulunmamız, zamanın kıymetini bilip hayırda acele etmemiz gerekir.

 

Ahiret yurdu hem kötüler hem de iyiler için mutlakâ olması gereken zarûrî bir âlemdir. Zira iyilerin mükâfâta nâil, kötülerin de cezâlarına dûçâr olmalarından daha tabiî bir şey olamaz. Nitekim bu fânî âlem şartlarında dahî iyilerin başını sokacağı yerler ve kötülerin de içine konulacağı zindanlar olmasaydı, hayat çekilmez hâle gelirdi!

AHİRET TİYATRONUN İKİNCİ PERDESİDİR

Bir misal vermek gerekirse; Bir tiyatro grubunun, birinci sahneyi sergiledikten sonra perdeyi kapatıp, hâdiseleri paramparça, dağınık ve îzâha muhtaç bir vaziyette bırakarak oyunu bitirdiği hiç görülmemiştir. Böyle bir durum söz konusu olsa, düşünceleri tam harekete geçmiş, sinirleri gerilmiş, oyunun ve yazarının maksadını ve ana fikrini öğrenmeye heveslenmiş seyirciler ne düşünür acaba?! Akıllı bir çocuk bile oyunun bu şekilde bitirilmesini uygun görmez. O hâlde her şeyi mükemmel yaratan ve her işten haberdar olan Allâh’ın, bu koskoca kâinat kıssasını, bir çocuğun bile yapmadığı şekilde bitirmesi nasıl düşünülebilir?! (Prof. Dr. M. S. Ramazan el-Bûtî, Kübra’l-Yakîniyyâti’l-Kevniyye, s. 180)

DÜNYADAKİ DAVRANIŞLAR ALLAH İNDİNDE KARŞILIKSIZ KALMAYACAK

İnsanoğlu kendi vücûdunu ısıran bir sineğe bile kızıp onu cezalandırmak istemekte, diğer taraftan da bir kahvenin hatırını kırk yıl saymaktadır. Dolayısıyla kendisinden bir ömür boyu sâdır olan müsbet ve menfî davranışların Allah indinde karşılıksız kalacağını düşünmek kadar abes bir gaflet olamaz. Zira bu dünyada zâlimin zulmü, mazlumun âhı; kâfirin küfrü, mü’minin de îmânı vardır.
Cenâb-ı Hak buyurur:

“İnsanoğlu başıboş bırakılacağını mı sanır?” (el-Kıyâme, 36)
“Bizim sizi boş yere, bir oyun ve eğlence olarak yarattığımızı ve sizin Bize döndürülüp getirilmeyeceğinizi mi sandınız?” (el-Mü’minûn, 115)
“(İnsan) «Kıyâmet günü de ne zamanmış?» diye sorar. Gözler (hayret ve dehşetle) kamaştığı, Ay tutulduğu, Güneş ve Ay birleşip (karardığı) zaman… İşte o gün insan: «Kaçacak yer neresi?» diyecektir. Hayır, hayır! O gün kaçıp sığınacak hiçbir yer yoktur! O gün herkesin varıp karar kılacağı yer, ancak Rabb’inizin huzûrudur. O gün insana, önden yolladığı ve geri bıraktığı ne varsa hepsi haber verilecek.” (el-Kıyâme, 6-13)

KÜÇÜK VE BÜYÜK KIYAMET ALÂMETLERİ

Kıyâmetin tam olarak zamanı bildirilmemiş, ancak küçük ve büyük birtakım alâmetleri haber verilmiştir. Bunları kısaca şöyle hulâsa edebiliriz:

Küçük Alâmetler:

1) İlim ortadan kalkacak, buna mukâbil cehâlet artacak. Bu durumda müskirâtı/sarhoşluk veren şeyleri içmek ve zinâ, alenen irtikâb edilir hâle gelecek.

2) Pek basit sebeplerle ve yok yere adam öldürmeler olacak.
3) Adâlet ve ehliyet kalkacak, haram ve helâle dikkat edilmeyecek.
4) Ana-babaya isyan, buna mukâbil fâsık kadınlara itaat artacak.
5) Ölçü ve tartıda hîle yaygınlaşacak, herkes bu hîlelerden şikâyet eder hâle gelecek.
6) İnsanlara hürmet ve merhamet son derece azalacak ve nasihatlere kulak asılmayacak.
7) Şehirlere göçler artacak, binalar yükselecek. Kötü ve ehliyetsiz kimseler îtibar görecek, söz ve hüküm onlarda olacak.
8) Kumar, fal ve oyun âletleri çok artıp revaç bulacak, vaktin nasıl geçtiği fark edilmeyecek.
9) İsraf artacak, dünya mal ve menfaati âhiret saâdetine tercih edilir hâle gelecek.(Küçük alâmetler için bkz. Buhârî, Hudûd 20, Fiten 25; Müslim, Îmân 1; Fiten 18, 55; Tirmizî, Fiten 34, 37, 39.)

Büyük Alâmetler:
1) Kırk gün sürecek bir dumanın zuhûr etmesi,
2) Deccâl’ın çıkması,
3) Dâbbetü’l-Arz denilen bir varlığın çıkması,
4) Güneş’in batıdan doğması,
5) Ye’cüc ve Me’cüc’ün dünyaya yayılması,
6) Hazret-i Îsâ’nın yeryüzüne inmesi,
7) Hicaz’dan kuvvetli bir ateşin zuhûru,
8) Doğu, batı ve Arap yarımadasında olmak üzere üç adet yer batmasının meydana gelmesi.

loading...