loading...

Dini Bilgiler

Sehiv secdesini gerektiren durumlar nelerdir?

By  | 

Sehiv secdesi, bir rüknün tehiri veya bir vacibin terk yahut tehiri halinde yapılır. Farz, vacip ve nafile namazların hepsinde sehiv secdesi yapılır.

loading...

Sehiv secdesinin sebepleri şunlardır:

loading...

1) Kasten yapılan işlerden dolayı üç yerde sehiv secdesi yapmak gerekir. İlk oturuşu terk etmek, yahut birinci rekâttan bir secdeyi namazın sonuna bırakmak, yahut da bir rükün eda edecek kadar bir süre tefekküre dalarak bir şey yapmamak.

2) Namazın vaciplerinden birini yanılarak terk etmekle sehiv secdesi gerekir. Bu da ya o vacibi terk etmek, geri bırakmak, öne almak, namaza bir şey eklemek veya bir şeyi eksiltmek şekillerinde ortaya çıkabilir.
Terk veya tehir halinde sehiv secdesini gerektiren bu vacipler on bir tanedir. Bunlardan altı tanesi aslî olup şunlardır:

     a) Farz namazların ilk iki rek’atında Fâtiha süresinin tamamını veya çoğunu terk etmek.
     b) Farz namazların ilk iki rek’atında Fâtiha’dan sonra üç kısa âyet veya uzun bir âyet okumayı terk etmek.
     c) Namazlarda açıktan veya gizli okuma esasına uymamak. İmamın akşam namazında gizli, öğle namazında açıktan okuması gibi. (Öğle ve ikindi namazlarını yalnız kılan kimse de aynı hükme tabi olur. Ancak, tek başına sabah, akşam ve yatsı namazını kılan kimse, isterse kıraati sesli yapar, dilerse gizli olarak okur.) Bu durumda namazın sonunda sehiv secdesi yapılarak bu eksiklik giderilir. Gizli okunacak yerde Fâtiha’nın çoğu açık okunsa geri kalanı gizli okunur. Bunun aksine açık okunacak bir namazda Fâtiha’nın bir bölümü gizli okunsa, yeni baştan açıktan okunması gerekir. Böylece, açık ve gizli okuyuş, tek namazda birleşmemiş olur. Başka bir görüşe göre, yeniden başlamak gerekmez, yanlışlıkla sessiz okuduğu anlaşılınca, geri kalan kısım sesli okunmakla yetinilir.
     d) Üç veya dört rekatlı namazların ilk oturuşunda teşehhüdü terk etmek.
     e) Son oturuşta teşehhüdü terk etmek,
     f) Bir rekâtın içinde tekrarlanması gereken bir işi yapmakta sırayı gözetmemek. Bu fiil her rekâtın ikinci secdesidir. Meselâ; bir kimse, bir rekâtta ilk secdeden sonra yanılarak sonraki rekâta kalkar ve o rekâtı iki secdesi ile yerine getirdikten sonra, namazın sonunda terk ettiği bu secdeyi hatırlayıp, o secdeyi de yerine getirse, sıraya uymadığından dolayı bu kimseye sehiv secdesi yapmak vacip olur.
g) İftidah tekbirinden sonra rükuya gidip, yanıldığını anlayarak geri dönüp Fâtiha ve ilâve süre okuyan kimse, rükuu yeniler, tertibe riayet etmediği için de sehiv secdesi yapar. Bunun gibi tilâvet secdesini yerinde yapmayıp terk etmek de sehiv secdesini gerektirir. Diğer yandan ayakta duracak yerde oturmak, oturacak yerde ayağa kalkmak durumlarında olduğu gibi bir farzın yerini değiştirmek veya tehir etmek de sehiv secdesini gerektirir.
h) Rükû ve secdede ta’dili erkânı terk etmek. Sahih görülen görüşe göre, yanılarak ta’dili erkânı terk eden kimsenin sehiv secdesi yapması vacip olur.
i) Farz namazlarda kıraatin yerini değiştirmek. Meselâ; ilâve süreden sonra Fâtiha okumak veya dört rekâtlı namazların son iki rekâtında süre okumak gibi durumlarda sehiv secdesi yapmak gerekir.
j) Vitir namazının kunutunu terk etmek. Bu da kunutu okumadan rükûya varmakla gerçekleşir. Kunutu terk eden kimse sehiv secdesi yapar.
     k) Kunut tekbirini terk etmek

      I) Bayram tekbirlerinin tamamını veya bir bölümünü terk etmek, yahut bayram namazının ikinci rekâtının rükû tekbirini terk etmek gibi durumlarda da sehiv secdesi yapmak gerekir. Çünkü bunlar vacip tekbirlerdir. Birinci rekâtın rükû tekbiri böyle değildir.

3) Namaza, namaz cinsinden olmayan bir şeyi ilâve etmek. İki kere rükû etmek gibi. Bu durumda namazın sonunda sehiv secdesi gerekir.

4) Yanılarak terk edilen fiile geri dönmek:

Bir kimse yanılarak birinci oturuşu yapmasa, sonra bu durumu hatırlasa bakılır; eğer oturma haline daha yakın ise, geri döner ve oturup teşehhütte bulunur. Eğer ayakta durma haline daha yakın ise, geri dönmez, namazın sonunda sehiv secdesi yapar. Son oturuşu yanılarak terk edip beşinci rekâta kalkan kimse, beşinci rekâtın secdesini yapmamışsa geri döner ve oturur, sonunda da sehiv secdesi yapar. Eğer bu kimse, beşinci rekâtın secdesini yapmışsa farzı bâtıl olur ve kıldığı namaz nâfileye dönüşür. Böyle bir kimsenin bu namazı altıya tamamlaması menduptur. Bu hüküm Ebû Hanîfe ile İmam Muhammed’e göredir. Eğer son oturuşta teşehhüt miktarı oturduktan sonra yanılarak ayağa kalkarsa, bu oturuşu birinci oturuş sanarak selâm vermemişse bakılır: Beşinci rekâtın secdesini yapmadıysa tekrar oturur. Eğer beşinci rekâtın secdesini yapmışsa müstehap olarak bu namaza bir rekât daha ilâve eder. Bu kimsenin kıldığı farz namaz tamam olur. Çünkü son oturuş, kendi mahallinde olmuştur. Fazla olarak kılınan iki rekât ise, bu kimse için nafile hükmünde olmuş olur.

5) Namazda rekât sayısında şüphelenmek:

Bir kimse namazında şüphelenerek üç mü yoksa dört mü kıldığını hatırlamasa, eğer yanılma olayı bu kişinin başına ilk defa gelmişse, yani bu gibi şüphelenmeler o kişide devamlı bir âdet hâline gelmemişse namazını yeniden kılmalıdır. Bunu yeniden kılmak için oturarak selâm vermesi daha uygundur. Çünkü Allah elçisi şöyle buyurmuştur:

“Sizden biri namazında kaç rekât kıldığı hususunda şüpheye düşerse namazını yeniden kılsın.”  (Zeylaî, bu hadis için “garib” demiştir. bk. Nasbu’r-Râye, II/173)

Eğer böyle bir kimseye çoğu kez şüphelenme durumu geliyorsa, galip olan kanaatine göre namazına devam eder. Üç veya dört rekâttan hangisi hakkındaki kanaatı ağır basıyorsa o tarafı tercih eder. Çünkü sık sık vesveseye düşen kimsenin namazını yeniden kılmasında güçlükler vardır. Hz. Peygamber (s.a.s) bu konuda şöyle buyurmuştur:

“Sizden biri şüphelendiği zaman doğruyu araştırsın ve namazını tamamlasın.” (Buhârî, Salât, 31; Müslim, Mesâcid, 88, 89, Ebû Davud, Salât, 190, 191, 193; Nesâi, Sehv, 24, 25)

Namazda şüphelenip, kaç rekât kıldığı hususunda kesin bir kanaata varamayan kimse en az rekâtı esas alarak namazına devam eder. Çünkü en azı hakkındaki bilgi kesindir. Böyle bir kimse oturması lâzım geldiğine kanaat getirdiği her yerde oturmalıdır. Böylece farz veya vacip olan bir oturuşu terk etmemiş olur. Meselâ; dört rekâtlı bir namazda, kılmakta olduğu rekâtın birinci mi, yoksa ikinci mi olduğu hususunda şüphe eden kimse araştırmasına göre amel eder. Eğer araştırması bir sonuç vermezse en az olan bir rekatı esas alarak namaza devam eder. Ancak bunun ikinci rekâtında oturmak vaciptir. Sonra kalkıp bir rekât daha kılar ve oturur. Bu konuda delil Allah elçisinin şu hadisidir:

“Sizden biri namazında şüphe eder, üç mü yoksa dört mü kıldığını bilemezse, şüpheyi atsın ve en az rekâtı esas alarak namazına devam etsin.”(Zeylaî, Nasbü’r-Râye, II, 174).

Bir kimse namazda iki defa veya daha fazla yanılırsa, hepsi için namazın sonunda bir tek sehiv secdesi (iki secde) yapması yeterlidir. Çünkü Rasûlüllah (s.a.s) şöyle buyurmuştur:

“Sizden biri yanıldığı zaman iki defa secde etsin.”(İbn Mâce, İkâme, 129).

Bu hadis iki kere yanılmayı da kapsamaktadır. Diğer yandan bu son hadis, rukûlu ve secdeli olan bütün vacip, sünnet ve diğer nafile namazlardaki yanılmaları da kapsamına almaktadır. Tek başına namaz kılanın açıktan veya gizlice okumasından dolayı sehiv secdesi gerekmez. Ancak gizlice okunacak yerde, meselâ; öğle namazında açıktan okuması kasta dayanıyorsa kötü bir iş sayılır.

Tek başına namaz kılanın gündüz kılacağı nâfile namazlarında açıktan kıraatta bulunması mekruhtur. İmam, meselâ sabah namazında Fâtiha’yı yanılarak gizlice okuyup, sonra hatırlasa, ilâve edeceği süreyi açıktan okur, Fâtiha’yı yeniden okumaz. Dört veya üç rekâtlı farz veya vitir namazlarında birinci oturuşta, Tahiyyat okunduktan sonra, yanılarak “Allahümme salli alâ Muhammedin ve alâ âli Muhammed” denilmesi ve Ebû Hanîfe’den bir rivayete göre bu Tahiyyattan sonra bir harf bile ziyade edilmesi sehiv secdelerini gerektirir. Fakat son oturuşlarda Tahiyyattan sonra Kur’an okunması, dua edilmesi, sehiv secdelerini gerektirmez. Çünkü son oturuş dua ve senâ mahallidir. Kur’an ise dua ve senâyı içine alır. İmam yanıldığı zaman, yanıldığını hatırlatmak konusunda, Allah elçisi şöyle buyurmuştur:

“Erkeklerin sübhanellah demesi, kadınların ise el çırpması gerekir.”(eş-Şevkani, Nehyül-Evtâr, II/320 vd.)

İmam Şafii ve Ahmed b. Hanbele göre, sehiv secdeleri iki tarafa selâm verilmeden yapılmalıdır. İmam Mâlike göre ise, secde namaza bir ilâve yüzünden yapılacaksa bunun selâmdan sonra; bir eksiklik yüzünden ise selâmdan önce yapılmalıdır.

Selam ve dua ile…

loading...