loading...

Dini Bilgiler

Üçüncüleri Allah Olan 2 Kişi

By  | 

Peygamber Efendimiz’in Medine’ye hicreti nasıl olmuştur? Peygamberimizin hicret arkadaşı kimdir? İşte Resulullah’ın Medine’ye hicret yolculuğu…

loading...

HZ. MUHAMMED’İN (S.A.V.) MEKKE’DEN MEDİNE’YE HİCRETİ

loading...

Evinden çıktıktan sonra Hazret-i Ebûbekir’in hânesine gelen Allâh Resûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem-, o kabûl etmese de, kendisi için hazırlanan devenin parasını verdi. Biraz evvel müşriklerin ortasından onlara görünmeden geçen Allâh Resûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem-, ümmete numûne olacağı için bu defâ sünnetullâh îcâbı tedbirli hareket etti. Hazret-i Ebûbekir’le berâber, evin arka tarafından çıktılar. Develeri birkaç gün daha burada kalacaktı.

PEYGAMBERİMİZİN HİCRET YOLCULUĞU

Yine ince bir tedbîr olarak Medîne’nin aksi istikâmetine doğru yola revân oldular.

Hazret-i Ebûbekir -radıyallâhu anh-, Fahr-i Kâinât Efendimiz’in kâh önünde, kâh arkasında yürüyordu. Allâh Resûlü onun bu hareketini fark edince:

“−Ey Ebûbekir, niçin böyle yapıyorsun?” diye sordu.

Hazret-i Ebûbekir -radıyallâhu anh-:

“−Yâ Resûlallâh! Sizin hakkınızda endişe ettiğim için böyle yürüyorum!” dedi.

HİCRETİN HÜZÜNLÜ DURAĞI

Nihâyet Sevr Mağarası’na ulaştılar.

Sıddîk-ı Ekber Hazretleri:

“−Yâ Resûlallâh! Ben mağarayı temizleyinceye kadar, siz burada bekleyin!” dedi ve mağaraya girdi. Mağaranın içini temizleyip haşerât deliklerini kapattıktan sonra:

“−Artık gelebilirsiniz ey Allâh’ın Resûlü!” dedi. (İbn-i Kesîr, el-Bidâye, III, 222-223)

Bu sırada müşrikler, Ebû Cehl’in başkanlığında Hazret-i Ebûbekir’in evine gelmiş­ler, kızı Esmâ’ya babasını sormuşlar ve ondan “bilmiyorum” cevâbını alınca, hırs ve hınçlarını, zavallı kızcağızı tokatlayarak çıkarmışlardı.

Varlık Nûru ve O’nun Yâr-ı Gâr’ı[1] mağarada bir müddet kalacaklardı. Böylece, kendilerini Medîne yol­larında arayacak olan müşriklerden daha rahat korunabileceklerdi. Zâten Allâh’ın lutf u inâyeti onların üzerindeydi ve kul tedbîrinin tükendiği yerde ilâhî nusret devreye giri­yordu. Nitekim birtakım müşrikler, izleri tâkib ederek, Sevr Mağarası’nın ağzına kadar gelmişlerdi. Ancak baktılar ki, mağaranın ağzı hiç el değmemiş gibi örümcek ağları ile kaplı idi ve ayrıca bir güvercin yuvası vardı. Allâh Teâlâ’nın emriyle mağaranın önünde Peygamber Efendimiz’in yüzünü örtüp göstermeyecek biçimde bir ağaç yetişti![2]

Müşrikler, Âlemlerin Efendisi’nin burada olabileceğine ihtimal vermeyerek geri döndüler.

Bu iki azîz yolcunun müşterek yardımcısı, dayanağı, sığınağı ve barınağı, Hak Teâlâ idi. Bunun için mağaranın önüne gelen bedbahtlar, bir güvercin yuvası ile örümcek ağından başka bir şey görememişlerdi. Şâir Ârif Nihat Asya’nın dediği gibi:

Örümcek ne havada,
;Ne suda, ne yerdeydi…
Hakk’ı göremeyen
Gözlerdeydi!

Ancak bütün bunlar olurken, mağaranın içinde Hazret-i Ebûbekir -radıyallâhu anh- nâzik anlar yaşamıştı. Korkmuştu; kendisi için değil, Allâh Resûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz için…

Zîrâ müşrikler azıcık eğilip baksalar, onları hemen görebileceklerdi. Onlar mağaranın sağını solunu dolaşıyor ve:

“–Eğer mağaraya girmiş olsalardı, güvercinlerin yumurtası kırılır, örümcek ağı da bozulurdu” diyorlardı.

Bâzıları:

“−Mağaranın içine girip bakalım!” dedikleri zaman, Ümeyye bin Halef:

“−Sizin hiç aklınız yok mu? Mağarada ne işiniz var?! Üzerinde üst üste, kat kat örümcek ağı bulunan şu mağaraya mı gireceksiniz?! Vallâhi kanaatime göre şu örümcek ağı, Muhammed doğmadan öncesine âittir!” dedi.

Ebû Cehil ise:

“−Vallâhi, öyle zannediyorum ki, O yakınımızdadır! Fakat sihri ile gözlerimizi bağladı, görmez etti!” dedi.[3]

Bu esnâda endişeye kapılan Hazret-i Ebûbekir Sıddîk, Resûlullâh’a -sallâllâhu aleyhi ve sellem- hitâben:

“–Ben öldürülürsem, nihâyet bir tek kişiyim, ölür giderim. Fakat Sana bir şey olursa, o zaman bir ümmet helâk olur.” diyordu.

Peygamberimiz ayakta namaz kılıyor, Hazret-i Ebûbekir de gözcülük yapıyordu. Efendimiz’e:

“–Şu kavmin Sen’i arayıp duruyorlar. Vallâhi ben kendim için endişelenmiyorum. Fakat sana zarar vermelerinden korkuyorum.” dedi.

Resûl-i Ekrem Efendimiz Yâr-ı Gâr’ına:

“–Ey Ebûbekir, korkma! Hiç şüphesiz Allâh bizimledir!” buyurdu. (İbn-i Kesîr, el-Bidâye, III, 223-224; Diyarbekrî, I, 328-329)
ÜÇÜNCÜLERİ ALLAH OLAN İKİ KİŞİ

Kur’ân-ı Kerîm’de bu hâdise şöyle anlatılmaktadır:

اِلاَّ تَنْصُرُوهُ فَقَدْ نَصَرَهُ اللهُ اِذْ اَخْرَجَهُ الَّذِينَ كَفَرُوا ثَانِىَ اثْنَيْنِ اِذْ هُمَا فِى الْغَارِ اِذْ يَقُولُ لِصَاحِبِهِ لاَ تَحْزَنْ اِنَّ اللهَ مَعَنَا فَاَنْزَلَ اللهُ سَكِينَتَهُ عَلَيْهِ وَاَيَّدَهُ بِجُنُودٍ لَمْ تَرَوْهَا وَجَعَلَ كَلِمَةَ الَّذِينَ كَفَرُوا السُّفْلَى وَكَلِمَةُ اللهِ هِىَ الْعُلْيَا وَاللهُ عَزِيزٌ حَكِيمٌ

“O’na (Muhammed’e) yardım etmezseniz, bilin ki inkâr edenler, O’nu Mekke’den çıkardıklarında mağarada bulunan iki kişiden biri olarak Allâh O’na yardım etmişti. Arkadaşına «Üzülme, Allâh bizimle berâberdir!» diyordu; Allâh da O’na sekînetini indirmiş, görmediğiniz askerlerle O’nu desteklemiş, inkâr edenlerin sözünü alçaltmıştı. Allâh’ın sözü ise, işte en yüksek olan odur. Allâh Azîz’dir, Hakîm’dir.” (et-Tevbe, 40)

Ebûbekir -radıyallâhu anh- diyor ki:

“Biz mağarada iken müşriklerin ayaklarını görüyordum:

«–Ey Allâh’ın Resûlü, onlar ayaklarının aşağısına bir bakacak olsa bizi mutlakâ görürler!» dedim.

Bunun üzerine:

«–Ey Ebûbekir! Üçüncüleri Allâh olan iki kişi hakkında ne endişeleniyorsun?» buyurdu. (Buhârî, Fedâilü’l-Ashâb, 2, Menâkıb, 45; Müslim, Fedâilu’s-Sahâbe, 1)
[1] Yâr-ı Gâr: Mağara dostu mânâsına gelir ve Varlık Nûru Efendimiz ile Hazret-i Ebûbekir’in Sevr Mağarası’ndaki arkadaşlıklarını ifâde eder. Zamanla samîmî dostluklar için de kullanılır olmuştur.

loading...